Bugün hava güneşli diyemeceğim ama daha az bulutlu. Fırsat bu fırsat diyerek, camdan fotoğraf çekip modern (!) Jakarta'yı göstereyim dedim. Tabii sadece camdan oluşan bir pencereden ne kadar çekilebilirse...
Fotoğraflardan da anlaşıldığı üzere her yerde gökdelen var, olmayan yerde de inşaati. Kısa olan binalar ise çoğunlukla elçiliklere veya devlet dairelerine, bakanlıklarına falan ait.
Sabah trafiğine de bir göz atın diye onu da çekmeye çalıştım:
Aslında ben fotoğrafta yakalayamadım ama inanılmaz bir motosiklet trafiği var:) Bu gördüğünüz küçük bir yol değil, daha önce bahsettiğim ana caddeleri. En fazla iki şeritli ve darlar. Bu yüzden de zaten adım adım ilerliyorsunuz. Bir de şunu fark ettim; araçlar genel anlamda bakımlı hoş araçlar. Yani pek öyle eski model veya sağ solu çarpık araç (ya da bizim Serçedeslerden, Tofaş Story'lerden) yok. Nasıl oldu bilmiyorum ama fotoğraflarımda araçların renkli olanlarını yakalamışım, oysa bu burda o kadar da sık olan bir şey değil. Araçlar genellikle siyah, siyah olmadığı anda da mutlaka gridir. Beyaz çok çok az. Bir iki kırmızı Suzuki Swift (kırmızı Swift'li canım arkadaşlarım, sizleri anıyorum burada :) ve yeni çıkan yeşil Mazda dışında renkli araç yok.
Dün eşimin ofise gitmesi dolayısıyla tek başıma dışarı çıktım. Bana tarif edilen ikinci alışveriş merkezi olan Plaza İndonesia - E.X. Plaza'ya gittim. Aslında bu iki isim birbirlerine iki yürüyen merdivenden bağlı ayrı alışverişmerkezleridir. E.X. Plaza çok ufaaak bir yer, ama içinde sinema, Hard Rock Cafe ve fastfood yemekleri barındıran, dolayısyla da sadece gençlere hitap eden bir yer. Plaza İndonesia ise, kocaman lüks tüketim yeri: Versace, Louis Vuitton, YSL, vs.
Bir gün öncesi gittiğim Ambassadore Mall ile karşılaştırdığımda, aklıma ilk şu soru geliyor: "İkisinin ortası yok mu bu ülkede?". Yani Ambassadore Mall ne kadar köhne ise, bu da o kadar lüks!! Alacak pek bişey bulamadım haliyle. İçim biraz rahatlayarak girdiğim tek yer Mango ve Zara idi. Onlarda da alınmaya değer bir fiyat farkı yoktu Türkiye ile. Buralardan alınabilecek markalar, spor markaları; örneğin Converse, Nike, Adidas. Evet yine pahalılar ama ayakkabı konusunda Türkiye ile nerdeyse 50 TL fark var, giyimde de ufak farklar var.
Neyse beni şok eden asıl habere geleyim. Tahmin edin bu lüks Plaza İndonesia'da ne çalıyordu?? Biliyorum ki eğer böyle bir soru sorulduysa vardır bir sebebi deyip "Tarkan veya Hadise" gibi cevaplar verirsiniz. Ama hiç alakası yok. Gezinirken öyle, birden saz müziği duydum.. İlk önce dedim ki "bana öyle geldi herhal". Sonra bir baktım harbi saz bu, hem de en Sincan vari haliyle !!! Kaldım öyle yol ortasında sap gibi!!! Bir de şarkıyı bir adam (tanımadığım bir türkücü) Türkçe olarak öyle "tükendim" falan sözleri ile söylemesin mi???? Yaaa valla şaka etmiyorum.. Türkiye'de dinlemediğim şarkıyı Jakarta'nın en lüks alışveriş merkezinde bangır bangır dinledim, hem de tüm alışveriş merkezinde yayınlanıyordu, yani bir butiğin kendi iç müziği değildi!!!
Sonra bir ara daha tanıdık gelen ve Şevval Sam'a benzettiğim bir ses eski türk klasiklerden bir şarkı söyledi. Benim gibi Türk günü ya da gecesi, hatta yılı mı var diye merak edenlere söyleyim: alakası yok. Öylesine koymuşlar nerden estiyse??
Hımmm son bir bilgi. Alışveriş merkezine Blue Bird taksi ile gittim bu defa. Diğer firmaya (Silver Bird) nazaran daha ucuz. Şöyle ki diğeri 15.000RP ile taksimetreyi açarken, bu 5.000 ile açtı. Yolculuğun kendisi de haliyle daha ucuza geldi. Aslında Türkiye'ye göre de belki yarı fiyatına katettim yolu. Yani burda taksiye binmek pek de dert değil maddi anlamda. Önemli olan güvenilir bir firma bulmak. Bali'de de soruşturarak bulduğumuz Blue Bird en güvenilir olanlarından...
Şu anki yazımın adı "Başlicam yağmuruna haaa"
Yahu dedim ki, dün gidemedim şu elçiliğe kayıt olmaya, hazır "daha az bulutlu bir gün" iken gideyim, halledeyim şu işi... Başıma gelen aynen şu.. Çıktım, iki bina (ki birisinin arazisi yaklaşık iki bina kadar, etti üç bina:) ötedeki elçiliğe doğru yürümeye başladım. Üzerimde uzun bir elbise, parmak arası terliklerim, elimde fotoğraf makinesi (sanki çekecek bişey varmış gibi) ve yarım kol yazlık ceketim.
İyi, hava sıcak, ceketi giymeye gerek yok, yürü bakalım dedim... birinci binayı geçtim, ikinci binayı da, elçiliğe gelince bir iki damla geldi. Neyse gösterdim pasaportumu geçtim içeriye. Güya kayıt olcam. Aldılar sadece pasaport fotokopimi, sonra internetten nasıl e-konsolosluk adresinden kayıt olcamı söylediler (!)
İşte bu, işlem tamam (her ne kadar asıl bölüm benim bilgisayar önünde yapacağım kayıttan ibaret olsa da:). Neyse bir iki adres aldım türk görevliden. Örneğin Anatolia adından bir tanecik türk lokantası varmış burada, onu öğrendim.
Baktım yağmur bastırdı. Bakakaldım pencereye.. Yağmur da dün gibi devam ederse, beklememin mantığı yok, çıkmam gerek. Bana bir şemsiye dahi teklif etmeyen görevliye girdiğim şu uygunsuz durumu çaktırmayıp, bir de alttan almayıp "zaten yakın" diyerekten çıktım yola. Geçirdim fotoğraf makineyi koluma (ufacık çantama da sığmıyor ki.. ), bir elimle elbisemin eteğini yukarı çekip, diğer elimle kafama geçirdiğim ceketimi tutuyorum. Kaldırımdan değil de sanki gölden yürüyom mübarek!! Baktım "battı balık yan gider", girdim bileğime kadar gelen sulara!!! Yuhuuuuuu!!! Çok eğlenceliymiş, kendime sırıta sırıta iki binayı geçip otelin otoparkına geldim. Yahu bir Allah'ın kulu da şemsiyeyi kapıp gelmedi yanıma. İçeri bir girdim, kızlar bana vebalıymışım gibi bakıyor. Yavru kedi bakışım bile işe yaramadı :P
Biraz önceki eğlenceli hal, aldı mı utanç halini... hımmm en iyisi ben koşa koşa asansöre gideyim.. yok yok... daha fazla ilgi çeker... ben başımı kaldırayım savurayım ıslak saçlarımı arkaya yürüyeyim başım dik, alnım ak modunda... Asansör başında bekleyen ve yazııııııkkk der gibi bakan 007 James bond vari görevlilere tekrar yavru kedi bakışımı yaptım... güldüler... (bu iyi mi kötü mü şimdi?!!)
Ya tüm amacım çaktırmadan odama gitmek iken, bu defa da kat görevlilerine denk geldim, bişey bişey fısıldaşıp tekrar veba misali bir hale soktular beni. Anahtarı tak ve oooohhhhh odamdayım. Derhal sıcak bir duş...
1 yorum:
Seni baya baya hayal edebiliyorum orada şeker :)
Türkçe müzik olayı hakkaten ilginçmiş, eh burda dinlemedin orda dinlersin artık :)
Muck Muck!
Selin
Yorum Gönder