14 Eylül 2010 Salı

Küçük gezinti...

Bugün maalesef limana gidemedik, yağmur sürahisi başımıza devrildi:) Ama yol üzerinde bize ilginç gelen birkaç şeyi fotoğrafladık. Paylaşayım sizlerle:


Motosikletin burada hayatın en önemli araçlarından olduğunu söylemiştim. Gençlerin, bekarların, aynı zamanda gücü bir araba almaya yetmeyen ailelerin de aracı. Bu fotoğrafta dört kişinin olduğunu bilmem fark ettiniz mi? Bu olay sanmayın ki nadir oluyor, zaten 3 kişiyi aynı motosiklet üzerinde görmek tabii bir şey, 4 kişiyi görmek de sık rastlanılan bir durum ama, bugün asıl BEŞ kişi gördüm!!! Yalnız fotoğraflamaya fırsatım olmadı...


 

Şehrin daha aşağı semtlerinde farklı bir taşıma aracı daha devreye giriyor: Tuk-tuk'lar. Yalnız tabii bunlara binecek kişileri bulmak daha fazla zaman aldığı için, tuk-tuk şoförleri yol kenarında yayılarak müşteri bekliyorlar. 

                                                                                                                                           

Altyapıdan da söz etmiştim daha önce. Kaldırım olması gereken yerlerde dikdörtgen kanallar şeklinde uzayan giderlerden bahsetmiştim sizlere ama benim burda gördüğüm kadarıyla bu fakir semtlerinde geçerli değil ve yollar göletlere dönüşüyor.


Neyse yağmurda yapacak şey olmayınca Carrefour'a gidip kahvaltılık peynir alalım dedik. Hazır fotoğraf makinesi de yanımdayken çektim biraz sağ solu. Birinci fotoğrafın ortasında, havuçların yanında duranın bamya olduğunu, veya sağ taraftaki fotoğrafın ortasındakinin bakla olduğunu söylersem inanır mısınız? Ama öyleler ve bu devleri doyuracak kadar büyük olan sebzeler hormonlu değil sanıldığın aksine:)

Uçakta bize verilen garip bir sıvı içerisindeki hindistan cevizleri söylemiştim yaa, işte onların farklı meyvelerle ile olanları var bu raflarda. Henüz cesaretimi toplayıp bu resmettiğim hiçbir şeyi yemedim, çünkü hala otelde kaldığımız için doğru dürüst beslenmiyoruz zaten, bir de midemizi bunlarla bozmak istemiyoruz. Sağdaki fotoğrafta ise şeker kayaları var. Yemeklerde mi tatlılarda mı yoksa başka bir şeyde mi kullanıyorlar henüz bilmiyorum. İlerde yine söyleyebilirim ancak. Bir de aslında Endonezyalı birisi olması gerek yanımda, ki ne olduğunu anlatsın. Şu an sadece garip görüntülerini aktarabilirim.

Kurutulmuş ya da dondurulmuş gıda uzmanları herhalde bu insanlar... Sanki taze şeyleri pek sevmiyorlar gibi (zaten taze meyve ve sebzelerin şekli şemalı yok:))
Sağdakiler kurutulmuş ve renklendirilmiş ananaslar, diğerlerini bilmiyorum şimdilik...

Soldaki buzlukta dondurulmuş ve tamamen açık satılan, maşa ile alınıp torbalara istediğiniz kadar koyduğunuz hazır gıdalardan (hijyen sorunları olmaması ne güzel:)). Sağdaki ise...hımmm bir çok şeye benzetebilirsiniz (;) ama onlar kızarmış muz !! Burdaki zaten başlıca tatlı da bu. Hangi lokantaya giderseniz gidin size muzlu bir tatlı sunarlar.

Bu kadar alışverişten sonra eee bizim de karnımız acıktı doğrusu...
Gidelim şu S2'ye de doyuralım şu fani karnımızı dedik ve dün yaptığımız bu keşiften bugün yine mutlu ayrıldık. İtalyan lokantasının tiramisusu süper!!!


Yalnız tamamen sossuz ve baharatsız sadece ızgara bir şeyler istediğinizde beyinleri resetlenmiş gibi oluyorlar:)) Bugün balık yiyeyim dedim, menüde var olanı değiştirip boş sossuz, yağsız ve baharatsız istedim ama yine soslu geldi. Halbuki ben en kolayını istiyorum onlardan, pfff...







Yabancı kültürlerden insanlarla anlaşmak gerçekten zor, dil aynı olsa bile (tarzanın ingilizcesi:))

1 yorum:

biolojist dedi ki...

canım endonezya maceralarınızı ilgi ile takipdeyim.Ancak bakla ve bamya tohumlarından,hatta benzeri taşıması kolay diğer ilginç meyva ve sebze tohumlarından bize de ayırmayı düşünüyorsunuzdur umarım. :)vedat