Sondan başlamak gerekirse bu akşam ilk bahasa dersini aldık eşimle ve onun bir iş arkadaşıyla birlikte. Dersi eşimin çalıştığı yerde aldık. Kursun ücreti, iki kişi iki saat toplam 125.000Rp.
Tabii bugün biraz temel konularda idik, alfabe ve harflerin okunuşu ile bir kaç kelime. Örneğin size iyi akşamlar diyerek başladım;)
Anladığım kadarıyla okunuşta Türkçe'ye benzer çok şey var ama henüz cümle yapısını kavramadım. Neyse ki eğlenceli bir hocamız var da iki saat çabucak geçiyor. Haftada iki gün dersimiz olacak. Hadi bakalım rast gele diyelim ve günün önemli bir kısmına gelelim. Henüz Endonezya'ya gitmeden internetten tanıştığım ve fransızca bölümünde öğrenci olan kızla yüz yüze görüştük bugün.
Tanıştırayım, Esti:
Bu seferlik çok vaktim olmadığı için Paragon'da buluştuk. Paragon'daki yemek bölümüne değinmem gerek önce. Hani bizde de alışveriş merkezlerinin son katında yemek bölümü vardır ya, ee burda da var. Bizimkilerden farkı ise; bu alana ancak bir kontuardan girmenize izin var ve o konturda sizin elinize şu kartı veriyorlar:
Yemek yemek istediğiniz lokanta standına yönelip para vermek yerine bu kartı veriyorsunuz ve onlar tutarı bu karta yüklüyorlar. Yedikten sonra, çıkarken, mağazalarda olduğu gibi kasa var ve sıraya girip bu kartı teslim ediyorsun. Kartta görünen miktarı ödüyorsun. Garip ve bana sorarsanız gereksiz bir uygulama. Boşuna sıra bekliyorsunuz, oysa yemek seçtiğiniz yerde ödemek daha kolay değil mi?
Bu arada hazır yanımda bir Endonezyalı varken, onun aldığından bir tadayım bakayım dedim. Tampei ya da ismi bunun gibi bişey olan içinde soya taneleri içeren kızartma hamuru aldı.
Bu hamurları alıp acı bir soya sosuna batırıp yiyorsunuz. Denedim ve hımmm pek de tavsiye etmem ama yicek bir şey yoksa kötünün az buçuk iyisi.
Neyse pek vaktimiz olmadığından çok bir yer göremedik bugün ama otobüs deneyimini edin dedi bana Esti, olur da taksi bulamazsam diye...
Biri bizimkiler gibi dolmuş grubuna girenler ve pek de sevilmeyenler. Denemedim henüz ama içerisi tıkış tıkış oluyormuş ve havalandırma yokmuş. Hımmm, bir de tavuğuyla horozuyla binenler varmış. Zaten görüntüsü iyi değil ki, değil mi?
Diğer otobüs ise, bizim anladığımız manada daha geniş olanından. Onların hususi durakları var ve bu duraklar normal kaldırımdan daha yüksekte ve bileti durağın içerisinde küçük bir masanın ardında oturan kişiden alıyorsunuz.
Öğrenci bileti (sarı olan) 2.000Rp yani 0,34TL; Tam bilet ise 3.500Rp yani 0,59TL. Düşünebiliyor musunuz??
Geldi otobüs binelim dedik, ama kaldırımdan yüksekte olunca nasıl binilir ki şimdi, yukarıya zıplayarak mı? Tabii bir sistemi var, otobüsün içinde kapı önünde bir platform var ve o otomatik olarak durağa gelindiğinde, durağa doğru uzuyor. Zıplamak zorunda kaldım mı? evet... çünkü durak ile otobüsün platformu arasında yine de uzunlamasına bir mesafe vardı. Anlicanız öyle aceleci olarak çolla çocukla binilecek bir otobüs değil. İşte aşağıda soldaki resimde biz indiğimizdeki platform (Allah'tan daha yakındı, yoksa birileri binmeye çalışırken ve otobüs ful doluyken kendimi dışarı atmam zor olacaktı... :)
Gelelim biraz da öğrencilere... Burda da Türkiye'de olduğu gibi okul üniforması var ama daha çok bizim imam hatip formalarına benziyorlar. İşte iki farklı okul öğrencileri:
Bugünlük bu kadar. Yarın yine Esti ile buluşcam, bakalım neler göreceğiz. Sonrasında da artık şu ev işini halledeceğiz İnşallah!!!
1 yorum:
Je vais partager ton lien sur facebook :))
Et je lis ton blog en utilisant Google translate.
Yorum Gönder