1 Kasım 2010 Pazartesi

Doğu'nun da doğusundaki ada: Doğu Timor

Geçen perşembe günü doğunun da doğusundaki adaya gittik; Doğu Timor'a. Neden doğunun doğusu dedim, çünkü adında zaten doğu olan Timor'un manası da "doğu".
Eşim 2009 yılı süresince bu adada görev yaptı. En büyük isteği bana da burayı gösterebilmekti ve işte buradayız, bu kimsesiz ıssız adada...




Bu bir yıl boyunca birbirimizden ayrı kalmıştık... Bensiz bu deneyime adım atması gerekiyordu... Uzun bir yol... her iki taraf için de...   Belki de işleri kolaylaştıran buranın cennetten kopma bir yer gibi görünmesi...              



 
Zamanla kendisine kalacak bir yer ve arkadaşlar buldu... ve burada kendisine bir hayat kurdu...
 
 

Gelelim günümüze... Eşim oradan döndü ama 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını vesile edip hem arkadaşlarını ziyaret etmek hem de bana sıkça bahsettiği yerleri göstermek istedi...
Biz de Perşembe günü itibariyle bindik uçağımıza... pırpır uçağımıza (!) ;)


Uçak valla pervaneliydi... Wings firmasının uçağı... Ama bizi en kısa yolu sağladı. İlk durağımız Bali. Oradan da yasaklanmış uçaklar firması listesinde yerini gururla almış Merpati'nin uçağı ile Doğu Timor'a vardık. En fazla 100'er kişilik uçaklar bunlar...
Sağ olsun eşimin arkadaşı Erkin Abi bizi aldı ufacık havaalanından ve bir kaç dakika sonrasında (en fazla 10-15 dakika) şehre geldik...
Şehrin bendeki ilk intibası, Endonezya'nın bir uzantısı ve eski bir sömürgesinden çok (ki sömürge liginde Endonezya'nın yerini Portekiz aldı sonrasında), Brezilya dizilerinde ya da filmlerinde izlediğimiz arka mahalleleri idi.
Hem renkli hem kırık dökük, hem hayat dolu hem hayat çekilmiş gibi...



Aslında bu söylediklerimi daha net düşünderecek fotolarım yok maalesef çünkü çekmeye pek de vakit bulamadım...

Her neyse, ilk akşam Bahadır Abi bize bir ziyafet hazırlama moduna girdi (ehhh asla dur diyeceğim bir şey değil :) İlk olarak buranın iki marketinden birine girdik. Bizdeki Bim ya da Şok Marketi'nin daha az ışıklandırılmış ama daha eski hali gibi... Çoğu ürün zaten yabancılara hitap ediyor çünkü onlar aslında ülkenin geçim kaynağı....
Bu arada belirtmeliyim ki şu an başkent Dili'deyiz...
















Ve işte ziyafet hazırlığında Bahadır Abi. Menüde sucuklu yumurta ve fırında patates... Ooooofff sucuk yaaa...

Arkadaşlar, olur da bana bir yardım paketi gönderecek olursanız içine sucuk ve köftelik bulgur (Bucim bu kısmı sana ve ellerinden öpülesi annene hitap ediyorum) koymanız gerekiyor, unutmayın!!!
Sağ olsun Bahadır Abi yeni Türkiye'den geldiği için, ilk "Erten ailesi aç kalmasın" yardım paketini getirdi. Ooohh mis gibi sucuğum, bulgurluk pilavım, yeşil ve kırmızı mercimeğim... Aman Allah'ım, pul biberin kokusunu bilem özlemişim...






Dönelim yemeğimize değil mi ve tadını çıkaralım usta ellerden çıkarılmış bu ziyafetin. (Sanmayın ki Bahadır Abi'nin tek meziyeti sucuğa yumurta kırmak, o bir aşçı şefi zannımca ve eşime enfes balık yapmayı da öğretmiştir, selam olsun kendisine ve eşime yemek öğretecek kadar olan sabrına).
  
İşte ilk günümüzü sanki Doğu Timor'da değil de Türkiye'deymişiz gibi noktaladık, Türkçe konuşarak, Türk yemekleri yiyerek...

Devamı yarın yoksa çok uzun bir sayfa olacak...


Hiç yorum yok: