15 Eylül 2011 Perşembe

Malezya, bölüm 3 - Kuş Parkı

Dün eşim beni uyardı; yazmıyorsun bloga, insanlar bekler dedi. Düşündüm taşındım, bari kitlelerimin umutlarını boşa çıkarmayım dedim;))
Şaka bir yana, düzensiz yazdığımın farkındayım, ama her gün yazsam bunun tadı tuzu da kalmaz dimi? ;)
En son Batu Caves'de dolaşmıştık (Kuala Lumpur'un kuzeybatısı); şimdi ise güneybatıya iniyoruz. Kuala Lumpur'un bir nevi Central Park'ı olan Lake Garden parkı içinde bulunan Bird Park, yani Kuş Parkına gidiyoruz. Lake Garden haritada yeteri kadar büyük görününce ve hala oruç olduğumuz için, taksi ile gitmeyi yeğledik bir kez daha. Yalnız bir uçtan bir uca gidiyoruz taksi çok tutar diye düşünenler yanılıyor, çünkü en fazla 20küsür ringit verdik (dolar değeri için 3'e bölün).
Neyse geldik parka, giriş tuzlu tabii: kişi başı 48 ringit. Bileğimize de hastanede yatarken isimlik olarak kullanılan bileziklere benzer turuncu bir şey taktılar. 4 farklı renk vardı ama ne anlama geldiğini sanırım bir tek onlar biliyorlar;)
Tüm giriş çıkışlar çift kapılı, birini itiyorsanız, diğerini mutlaka çekiyorsunuzdur; nedeni ise bu Kuş Parkını diğerlerinden farklı kılan özelliği ile ilgili: kuşlar serbest ortamda ve bu sistem de çıkmalarını önlüyor. Kısacası, kuşların kendi doğal ortamlarına benzer bir flora düzenleyip, çok üstünden de fileye benzer bir şeyle kapatıyorlar. Yürüdüğünüz yerlerde kuşlar serbest uçuyor, dolaşıyor... bir yere kadar tabi.. fileler.




Parkta, ki dünyanın en büyük açık alan kuş parkıdır kendisi, yaklaşık 200 tür ve 3000'den fazla yerli ve yabancı kuş var. Bizleri ilk karşılayan farklı renklerdeki papağanlar.















Ardından kuğular ve leylekler gördük. Tabii daha ismini bilmediklerim de var kafamızın üzerinden geçen...















Geldik turist kapanına. Farklı ve egzotik kuş türleri ile "aile fotoğrafı" (;) çektirebiliyorsunuz. İki seçenek var, ya kendi makineniz ile çekiyorlar, sanırım 20 ringit idi, ya da fotoğrafları kendi makineleri ile çekip, bastırıp veriyorlar.
Biz de çektirelim dedik ve ilk seçeneği kabul ettik. Bizi otutturdular bir banka, kollarımızı yana uzattırdılar ve sırayla canlı kuşları yerleştirdiler. Kuş da... kuş hani... Öyle muhabbet kuşu falan değil, kolda bayağı ağırlıgını ve tırnaklarının çiziğini hissedebiliyorsunuz. Kafamı yatırdım diğer yöne, gözümü falan oyar neme lazım :s

Aynı ben;)
En komiği, eşimin de kucağına bir tane yerleştirdiler. Hani eski Dallas filmlerinde gördüğümüz aile resmi gibiydi ama aile reisinin kucağındaki köpek ve ya kedinin yerini kuş almış gibi ;))
Sonuçta yine de güzel bir anı oldu.


















Parkın içinde küçük göletler ve şelaleler de yapmışlardı, hem dinlenmek için hem de güzel fotoğraflar çekmek için. Benim neyim eksik deyip, şelalenin ardında fotoğrafımı da çetirdim;)







Bayağı bir tavus kuşu vardı. Sonunda o güzelim kuyruklarını (biraz tuhaf bir cümle oldu ama... ;)) açtılar ve biz de yakaladık muhteşem renklerini...










Bir ara acayip canlı bir kırmızı renkte bir kuş gördük. Yeşilin ortasında rengi kendini fazlasıyla ele veriyordu. Çok güzel bir kuş yaawww!!












Bu arada, elbette kafes içerisinde de kuşlar vardı. Sanırım bazı kuşların diğerleri ile anlaşamamaları ya da aynı ortamda yaşayamamaları nedeniyle, bazılarını kafeste tutmayı yeğlemişler.
Parkın sonuna doğru küçük bir arena yapıp, kuşlarla çeşitli gösteriler yapıyorlardı. Biz maalesef bitimine geldik, diğeri de bir saat sonraydı galiba, bu yüzden beklemedik.
Turistik bir yer olur da hediyelik eşya satan bir mağaza olmaz mı? Olur elbet. İçeride kuş parkına ya da Malezya'ya dair küçük hediyelikler vardı. Eee kuşlarla ilgili eşya olur da Angry Birds eşyaları olmaz mı? Olur elbet. ;) Tüm dünyada olduğu gibi Endonezya ve Malezya da bu oyunun (ve oyuncağın) müptelası.





Hava sıcak ve nemli, artık çıkalım dedik... Çıkışta herkes dondurma yiyordu soğuk soğuk... offf bir daha Ramazan'da gezi mezi yok... :(((

Hiç yorum yok: