Jogjakarta'ya gitmek için şöförlü bir araç ayarladı eşim. Şöförlü deyince çooook lüks bir şey yapmışız gibi algılayabilirsiniz ama aslında öyle değil, burada kendi başına araç kullanan insan neredeyse hiç yok. İnsan gücü çok ucuz olunca, kimse kendini yormuyor hiç bir konuda hem de...
Neyse biz de bindik arabaya, sabah 9da yola çıktık. Semarang-Jogjakarta rahat bir 4 saat sürüyor. Nedeni de yollar. Tıpkı diğer Endonezya yolları gibi dar, kalabalık ve bakımsız.
Önce otele gidip yerleştik. Otelimiz Hyatt. Çok güzel bir yapısı var, otantik bir otel. Şehrin girişinde yer alıyor, dolayısıyla da sakin. Girer girmez geleneksel kıyafetli bir bayan karşılıyor bizi. Boynumuza çiçek kolyesi takıyor. İsmini unuttum bu çiçeklerin ama kokusu çok yoğun ve güzel. Düğünlerde, törenlerde ve otellerde bolca kullanıyorlar.
Otelin lobisinde işlemler için beklerken bizlere meyve suyu ikram edip sıcak havlu verdiler.
Otel 5 yıldızılı ve biraz pahalı. Ama promosyonları var, örneğin 4 gece konaklayınca 5.si ücretsiz. Tek hayal kırıklığı, böyle bir otelde kesinlikle 3. sınıf sayılacak bir spa olması. Kadın çok beceriksizdi, buna rağmen 5 yıldızlı otel fiyatı spaya da yansıdı...
Yine de tekrar Jogjakarta'ya gelsem yine bu otelde kalmak isterim ;)
İlk gün, Jogjakarta'ya girdikten sonra Semarang'ın en uzak noktasına denk gelen Prambanan tapınağına gittik. (Borobudur, Semarang'a daha yakın olduğundan dönüş yoluna sakladık onu). Gitmek yarım saat-40 dakikayı buluyor.
Prambanan, yapımı 9. yy'a ait olan bir Hindu tapınağıdır. Bu tapınak Hindu tanrıçası Shiva'ya adanmıştır. UNESCO'nun Dünya Miras Listesi'nde yer alıyor ve Güney-Doğu Asya'daki en büyük Hindu tapınaklarından biri.
Bu arada tapınak diyerek tekil kullanıyorum ama aslında, büyüklü-küçüklü 200 küsür (her yerde farklı rakam çıkıyor) tapınaktan oluşuyor. Ancak ayakta neredeyse 5-6 tanesi kalabildi. Diğerleri en iyi ihtimalle, birkaç taştan ibaret.
Merdivenlerle tapınakların içine girebiliyoruz. İçerisi zifiri karanlık, tek aydınlık fotoğraf makinesinin flaşı... Her bir tapınağın içinde (çok emin olmayarak söylüyorum) birer tanrı heykeli var.
..Yine bir tapınağın girişi...
Bundan çıkardığımız sonuç ne? Tapınakların içi dışında - ki o da birkaç metrekare - sığınacak bir yer olmadığından, aşırı güneşe maruz kalmamak ve yağmura yakalanmamak için birer yağmurluk ve şapka lazım.
Her neyse.. Fotoğraflardan anlayacağınız gibi gerçekten güzel ve görülmesi gereken bir yer.
Ertesi gün Borobudur'a gittik... Onu da daha sonra yayınlarım. Biraz meraktan kim ölmüş ;))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder