En son Omarama'da gecelemiştik. Sabah 8'de yine yola çıktık, ilk durağımız çok nefis bir manzara sunan baraj. Barajın kaynağı olan nehir o kadar büyük güce sahipmiş ki normal bir şekilde sadece barajın kapılarını açarak suyun akmasını göze alamayıp, püskürtme yoluyla suyun gücünü azaltıyorlar. Bu arada bu baraj (bulunduğumuz Güney Adası'nı değil) Kuzey Adası'nı besliyormuş enerji anlamında. Suyun rengi olağanüstü bir mavilikte bir göl oluşturuyor...
Sonrasında ise Oamaru şehrinde kahve molası verdik. Orda çok güzel kiraz bulduk (ama babamızın bahçesindeki daha güzel :)) Ve tekrar yoldayız, Dünedin'e doğru gidiyoruz. Burada Monarch Cruise ile sarı gözlü penguenleri ve fok balıkları ile albatros kuşlarını göreceğiz. Cruise'den önce karnımızı doyurmaya yakın bir yere oturduk. Cruise yaklaşık 5 saat sürdü. İlk olarak bizi bir otobüs alıp, Dünedin'i şöyle kısaca gezdirip, şehrin çıkışındaki penguen'leri görmeye götürdü.
Bu ülkenin posta kutularına bayıldım, hepsi değişik, hepsi rengarenk! |
Her yerde kendi başında otlayan yüzlerce koyun var. Tamam Türkiye'de de var ama bu kadar çok sayıda kesinlikle görmedim!! |
Bu garip bitkiyi fotoğraflamadan geçemedim;) |
Kardeşimizin bize verdiği bilgiye göre (valla biz onun yalancısıyız:) penguenler kendilerinin fotoğrafı çekildiğini anlayan yegane hayvanmış (valla şimdi yazarken de hala garip geliyor, canım benim sen bizi keklemiyon de mi? ;)) Her neyse, doğru ise de, yanlış ise de, penguenler öylece durup, harbi harbi beklediler tüm fotoğraflarımızı. Hani derler yaa, gözünü kırpmadan baktı diye, işte tam da öyle bir şekilde!!
Bunlar belirli bir alanda ziyaretçi bekleyenler. Bir de doğal ortamlarında görmek için üstü kapalı ve az-buz yer altında (siper gibi) bir tünelden geçtik. Anne-baba penguen yemek almaya gitti, kaldı yavru penguen. Bu arada sağnak yağmur olduğu için, yavrular da kendi çadırlarında :)
Penguenler suyun içinde de görebilmek için çok hassas gözlere sahipmiş, rehberimizin söylediğine göre. Bu yüzden özellikle yavru penguenleri çekerken flaş kullanmak yasak. Hadi bilin bu konuda çok duyarlı davranan ama ilk hatayı yapan kim? Eeee ben... :SS Güya kontrol ettim de çektim... Bu arada konuşmak da yasak, penguenleri ürkütmemek için... Neyse ki çığlık da atmadım ;))
Aynı yolda yürümeye devam edip bu defa fokları gördük. Alttaki fotoğrafta, arkamda, solda kaya gibi duran şey bir fok aslında.. Denizin orda, kayalıklarda daha fazla var. Hepsi oyun peşinde, çok eğlenceliler :)
Ardından gemiye bineceğimiz yere gittik. Biner binmez bizlere, birer yağmurluk, birer dürbün, ve gördüğümüz hayvanlardan kısaca bahseden birer kağıt verdiler. Çeşit çeşit kuşlar gördük. Yalnız bu cruise'in amacı olan albatrosları görmek ilk etapta biraz zor oldu sanırım yağmurdan dolayı, ama sonrasında kendilerini göstermeye başladılar. Kanat aralığı 3,5 metreyi buluyormuş. Çok hızlı hareket ettikleri ve bizlere de pek yanaşmadıkları için bir türlü fotoğrafını çekemedim..
Cruise bittiğinde, ıslak ve üşümüş (yağmurluğa rağmen, ince çiselti içimize işledi valla :( ) ama mutluyduk. Çok keyifli bir öğleden sonrası geçirdik. Bu cruise üst üste ödül almış, tavsiye edilir;)
Otobüs ile bizi otele bıraktılar. Bugün 31 Aralık. Akşam özel İskoç gecesi var. Bunun nedeni ise, Dunedin'in İskoçlar tarafından inşa edilmesi ve adının güneyin Edinburg'u diye geçmesi.
Zar zor sıcak bir duş alıp vücut ısımızı yükseltip, üzerimize temiz bir şeyler geçirip geceye katıldık. Bizden bir iki arkadaşı da dahil ettikleri (arkadaki üçlü) bir tanıtım yaptılar.
Alttaki fotoğrafta masanın üstünde gördüğünüz şey aslında İskoçların meşhur bir yemeği. Koyunun istediğiniz-istemediğiniz neresi varsa, orası kullanılarak yapıldı işte. :S Denedim ama düşüncesi o kadar korkunç geldi ki, ister-istemez tadı da ağzımda berbattı. Birer de küçük şişe scotch hediye ettiler..
Yemekle bitti gece.
Bugün yıl başı napsak ki diye düşünürken, hadi dedik şehir meydanına gidelim.. Grubun yarısı da bizlere katıldı, yürüdük öyle meydana doğru. Yolda kilise ve bu güzel binayı çektim.
Şehir meydanı sakinceydi. Arda arda konserler verildi. Standlarda yiyecek içecek satılıyordu. İnsanlar gelip, gidip, eğleniyorlardı. Hiç bi vukuat olmadı, gayet sakindi aslında Ankara'daki Kızılay meydanı ile karşılaştırıldığında... Saatler gece yarısını bulduğunda, çan çaldı, ve havai fişek başladı...
Aslında bir iki fotoğraf yüklemiştim ama ben yazarken nasıl olduysa silindi. Doğrusu bu yazıyı yazarken zaten zorlanıyorum bu yüzden bu fotoğrafları yüklemeye çalışmayacağım yeniden, artık kusuruma bakmazsınız :S
Haydi yeni yıla başlayalım artık!!!!
Ortadaki kişi, arkadaşımız Kellie. Bu turda o ve annesi bizim en yakınlarımız oldular. Çok şeker insanlar. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder