10 Ocak 2011 Pazartesi

Tatil dönüşü!!!

Yeni bir yıla merhaba (bu klasik klişeyi kullanmadan başlanılır mı? :)
Umarım herkes sağlıklı ve keyifli bir başlangıç yapmıştır yeni yılına ve İnşallah daha da keyif ve mutlulukla devam eder 2011!!

Sizlere bahsetmiştim tatil planımızdan, sonunda bunu gerçekleştirdik ve Yeni Zelanda'ya gittik. Nerden başlasam bilemiyorum.. Kısaca "Hiç dönmeseydik ordan..." desem, galiba sizlere en büyük fikri vermiş olurum.




Aslında bir takım zorluklarla başladı yolculuğumuz. Biz Qantas adlı Avustralya (?) firmasından bilet almıştık. Buna göre Jakarta'dan Melbourne, ordan da Christchurch'e geçecektik. Avustralya havaalanında geçireceğimiz zaman sadece 2 saatlik bir transit geçişten ibaretti ama.... Aması şu: bizde yeşil pasaport var, eee sadece 2 saat  havaalanında transit geçiş yapcaz diye nasılsa vize gerekmez mantığı ile hareket ettik. Sonuç: bizi Jakarta-Melbourne uçağına almadılar. Avustralya nasıl gözünü korkuttuysa Endonezya'nın, uçağa dahi almadılar bizi vizemiz yok diye. Allllaaaahhh, napcaz şimdi kalakaldık Jakarta'da.. Qantas'ın Avustralya üzerinden olmayan bir tek uçuşu yok. Bizi Singapore Airlines'a yönlendirdiler. Bilet aldık yeni baştan, hem de Qantas'a ödediğimizden %50 daha pahalı bir fiyata.. Bu arada da uçuş bir sonraki gün, dolayısıyla havaalanına yakın bir yerdeki otelde bir gece geçirmek zorunda kaldık. Neyse acentayı arayıp, sayıştırdık, onlar da paramızı iade ettiler (acentenin vizeler hakkında bilgi verme ve uyarma zorunluluğu vardır). Neyse canımızı sıkmayalım dedik ve ertesi gün bindik uçağımıza, ilk durak Singapur, ordan direkt Christchurch. Singapur-Christchurch on saat sürüyor. Zamanımız sınırlı (yaklaşık 10-12 gün) ve ülkede görecek yapacak çok şey olduğundan sadece güney adayı kapsayan bir tura kayıt yaptırmıştık.




















Sersem vaziyette indik uçaktan. Christchurch Yeni Zelanda'nın güney adasındaki en önemli şehirlerinden biri. Havaalanı küçük şirin. Havaalanı içinde bilgi standı var, ama en önemlisi dışarıda, yani otoparkın olduğu yerde sırtında "sor bana, yardım edeyim sana" yazılı biri dolaşıyor, ve sizlere yardım ediyor herhangi bir sorununuz varsa. Bizi de o yönlendirdi, otel aracının bizi alacağı yeri bulmak için.



Otelimiz Pavilions



Şehir çok güzel, düzenli, temiz.. Yaklaşık olarak 400.000 kişilik bir nüfusu var. Küçük gibi görünüyor ama değil aslında, ülkenin zaten 4,5 milyonluk bir nüfusu var (Ankara kaç oldu artık?) Hemen komik ama gerçek bir bilgi vereyim: 4,5 milyon insan nüfusuna karşılık 9 milyon koyun var :))


İlk dikkatimizi çeken en uzun binanın sadece 4-5 katlı olması, o da sayılı... Çoğunlukla bir katlı ev modunda, kafeler lokantalar mağazalar dahil... Bir de yolar çok sessiz, çok az araba var, etraf öyle kalabalık değil. Yaz olmasına rağmen hava biraz serin, 20 derece civarında, ama güneşli. Pussuz bir başlangıç oldu bizimkisi, dumansız, kirliliği olmayan, solunası bir havada...



Neredeyse bin tane fotoğraf çektirdik ama sonunda yine de hissettiğim bir şey var, bizim gördüğümüz güzelliği hiç bir fotoğraf yansıtmıyor.. Renkler o kadar gerçek ki, yeşili mavisi o kadar derin ki, fotoğraf makinesinin kalitesi yetersiz kalıyor her şekilde... Bir huzur ortamı Yeni Zelanda, ama aynı zamanda gençlere de inanılmaz çok seçenek sunuyor eğlence anlamında..
Her yerde parklar var, yemyeşil ve bakımlı. Yerde bir çöp bulamazsınız, o kadar da temiz tutma çabasındalar. Ama bu çaba sadece görevlilerin değil, bu ülke vatandaşlarının inanılmaz bir farkındalığı var. Bu arada herkes sizlere selam veriyor, kasiyer sizi tanımasa da nasılsınız diye soruyor...

Şehir merkezinden tramway geçiyor, bir yerden bir yere gitmek konusunda yardımcı olmasının yanı sıra (ya da olmasından çok) turistik amaçlı. Şehirden geçen nehirden gondol ile tur yapıyorsunuz aynı Venedik gibi (bkz. üstteki fotoğraf). Bu arada hemen söyleyeyim, mağazaların hepsi akşam 5-6 da kapanıyor, Starbucks gibi kafeler ve küçük lokantalar ise 8de kepenkleri çekiyor. Geriye sadece bar olarak da hizmet veren lokantalar, bir de 24saat hizmet veren küçük süpermarket kalıyor. Yanı şehrin alışveriş kısmı 6 dediğinde bitiyor, kalıyor barlarda sohbet havaları.

Hıııımmm. Dikkatimi fazlasıyla çeken bir konudan da bahsetmeden edemeyeceğim: gayet aklı başında görünen, veya hali vakti yerinde bir kaç kişi gördük yalın ayak yürüyen... İlk önce ayakkabısı vurmuş herhal dedim, ilk gördüğüm kızcağıza... sonra ondan heveslenip aynısını yapıyor bu oğlancağız dedim ama... farklı yerlerde bir çok kişi görünce anladık ki, bunda bişey var... Moda mı diye sorduk... pek de değil... bize verilen cevap şu " yapabiliyorlar ki yapıyorlar" (...) Doğru söze ne denir ki?? Türkiye'de kaç yerde, "ahanda şimdi bir şey batacak ayağıma, ya da birinin tükürüğüne ya da bilmem neyine bascam şimdi" demeden yürüyebilirsiniz?? Burda işte insanların bunu yapabilecek özgürlüğü ve imkanı var, ne yargılayan bir göz, ne de endişeli bir bakış... Yerler tertemiz, korku da yok... 


Korku demişken, yandaki fotoğrafta gördüğünüz sarı trençkotlu adamlar polis değil, şehir güvenliği. Konuştuk onlarla, polisin işini kolaylaştırmak için şehir düzeninden sorumlu görevliler... (Bu arada maaşları polisten fazla imiş ;) Genelde şehirde olay yok diyorlar, sadece gece 2-3 gibi bardan sarhoş çıkanlar tarafından meydana gelen birkaç vukuat olabiliyor. Yeni şehir güvenliği de tamam ;) Sizleri biraz daha heyecanlandırayım (özellikle bayanların çok sevineceği bir şey;); ülkede yılan, timsah, ya da herhangi predatör, yani yırtıcı avcı hayvan yok!!! Yahu burda yaşanmaz da nerde yaşanır??!!!


Biz gelmeden bir ya da iki gün önce deprem meydan gelmiş bölgede. Hem de galiba 7.4 şiddetinde. Birkaç binadaki hafif tahribat dışında, hiç bir belirti yok... Bir de İstanbul'u düşünün şimdi, ya da Ankara'yı, ya da Türkiye'nin herhangi bir şehrinde bu şiddette bir deprem olsaydı.... Allah korusun!!!.. (malum işimiz sadece ve sadece Allah'a kaldı...) Bize söylendiği kadarıyla ülkede inşaatlar çok sıkı bir yönetmeliğe tabii, bir de binalar çoğunlukla ahşap ya da taştan oluşuyor, buna bir de yüksek olmamalarını eklediğinizde, neden tahrip olmadığını anlıyorsunuz. Kışın ısınıyorlar mı diye merak ettik, malum beton dışında bir evde sanki ısı kaybı olcakmış gibi hissederiz Türkiye'de, ama çok soğuk ve karlı kışlar geçirmelerine rağmen, evlerin sıcak olduğunu söylüyorlar.


Sizlere anlatmak istediğim daha nice şeyler var, korkuyorum unutmaktan, ama sadece bu şehir için bile bu kadar yazmışken, diğer şehirlerin hepsini de şimdi eklesem, hiç bitmeyecek bir yazıya dönüşür. Bu nedenle sizlere Yeni Zelanda'daki ilk günümüz ve ilk öğrendiklerimizden bahsettim genel hatlarıyla. Adım adım, gün gün yazacağım yaptıklarımızı gördüklerimizi...
Burası Christchurch, turumuz burada başlıyor!! Haydi görüşürüz yeni günde!!


Hiç yorum yok: